ghg
ghg

Flört, Kışkırtma, Oynama > STRİPTİZ


2. Bölüm: ALTIN ÇOCUK, DÖRT MOTORLU PAMELA VE ÇİNÇİLLA


<< Önceki Bölüm    |    Sonraki Bölüm >>

Yazı: ALTAR BAYKAL

Striptiz işte bu yeni Batılı-Türko kültüründe kendinde bol-bol yer bulmuştu ve kabarelerde birbirinden güzel striptiz numaraları sergilenmekteydi.

Cumhuriyetin hemen sonrası dönemde striptiz gösterilerinin izleyicileri belinde silah taşıyan erkekler, ya da lahmacuna kral fidyesi ödeyen hot society kimlikler değildi. İzleyici profili sosyo-kültürel olarak orta, üst-orta ve "üst" denen, kültür düzeyi iyice yüksek sınıfların üyeleri şeklindeydi. Ortamda erkek erkeğe gruplar görümezdi (bu adet, 1975 yılında start alan köyden kente göç dalgası ile başladı); müşteriler genelde ailelerdi. (Yandaki fotoda, o zamanların kabaresi Viski-a-GoGo'da bir ailenin üç kuşak bir arada şampanya için, gösteri izlediklerini görmektesiniz. (Fotoğraf, Nadir Kitap)

Her bir striptizcinin kendine özel bir gösterisi vardı. İş "Sahneye çık, eteğini sıyır, gömleğini çıkar-at" ile sınırlı değildi anlayacağınız.

Örneğin o zamanların ünlü bir gece kulübünde ünlü striptizci Chincilla soyunuyordu.

"Dört Motorlu" namlı Pamela da çok revaçtaydı. Pamela'nın bu adı almasının nedeni gösterisinde göğüslerinin ucuna, bacak arasına ve poposuna, toplam dört adet püskül yerleştirip her birini farklı yönlere çevirebilmesiydi.

Türk filmlerinde sıklıkla striptiz sahnelerine yer veriliyordu. Bunlardan en çarpıcısı bence Göksel Arsoy'un başrolünü oynadığı ve 007 filmlerinin Turkish versiyonu olan ünlü "Altın Çocuk filmindeki striptiz sahnesiydi.

Striper Gamze Öz'dü. Arsoy ise yerde, tek koluna dayalı, yarı uzanmış şekilde onu izlemekteydi. Önünde sigara ve içkisi vardı ve içki, moziklenmemişti. Gamze, klasik şekilde kıyafetlerini birer birer çıkartmakta olsa da, şovun unutulmaz kısmı bundan sonra başlamaktaydı; çünkü jartiyerini açıp, çoraplarını sıyırdıktan sonra naylon çorabı eline alıyor, ağzına götürüyor ve dilini çıkarıp baştan sona yalıyordu. Görüntüde yapılan "çorap yalamaydı" ama verilen mesaj gerçekten etkileyiciydi.
Filmde bir de işkence sahnesi vardı: Bir kız siyah bir bikini ile buz üzerinde durmaktaydı; boynuna ucu tavana asılı kalın bir ip dolanmıştı ve buz eridikçe ilmek kızı boğmaktaydı. Bu süreçte ona işkence yapan dazlak kafalı korkunç bir adam kızın üzerinde sigara söndürmekte, onu inletmekteydi.

1966 yılında hiç bir 18+ uyarı almadan, yazlık açık hava sinemalarında bile ailelerin cümbür cemaat izledikleri bir filmdi bu. Bilmem, benzer bir sahne şimdiki filmlerde yer alıyor mu... alabilir mi?

Bu ürkütücü görüntünün gerisinde ise son derece naif bir ortam vardı: İşkenceci adam, o zamanlarda bile ünlü, değerli ve seçkin bir opera sanatçısı olan Altan Günbay'dı. (Onu ve kendi gibi şancı olan eşi Mürüvvet Günbay'ı iki-üç kez Tarabya Oteli beş çayında izleme şansım olmuştur.)

Altın çocuk Göksel Arsoy ise çok seçkin bir ailenin torunuydu: Türk müziğinin;
Ömrüm seni sevmekle nihayet bulacaktır
Perişan saçların aşkımın ağıdır
Biz Heybeli'de her gece mehtaba çıkardık
Biz Çamlıca'nın üç gülüyüz

benzeri en sevilen şarkılarından bazılarının bestecisi Yesari Asım Arsoy, onun büyükbabasıydı.

Çekim ortamı, işkence gören kız Cecilia Akerfeld tarafından yıllar ardından anlatıldı. Cecilia, İskandinav Havayolları pazarlama müdürlüğünden emekli olduktan sonra (ki, çok tutmuş pazarlama konseptlerinden biri olan ‘Eurobonus Projesi’nin mimarıydı) bir Türk gazetecisine o günler hakkında röportaj vermiş ve Arsoy'un nezaketini, işkence sahnesinde başta Günbay olmak üzere tüm ekibin o zarar görmesin diye nasıl üzerine titrediklerini dile getirmişti. (Bkz. Cecilia'nın Altın Çocuk filmi)



DİP NOTLAR

[1] Osmanlı kültürünün nezahetini izlemek için Cem Yılmaz'ın "Yahşi Batı" filmine başvurabilirsiniz.

SONRAKİ BÖLÜM >>


Ana Sayfa    |    Altar Kimdir?    |    Kitapları    |    Yazıları    |    İletişim

Dizayn: Altar-Stil Team - İçerik: Altar Baykal    |    Copyright © 2023 -