ghg
ghg

ÖZGÜR VE ÇAĞDAŞ BİR KADIN… MI?


4 - Ayça Hanım Hayatın Farklı Yüzü ile Tanışıyor


<< Önceki Bölüm    |    Sonraki Bölüm >>

Yazı: ALTAR BAYKAL

Kalmaya karar vermesi cinsel isteğimi olmasa da, Janus kimliğimi daha da canlandırdı. (Janus dost canlısıdır. O herkesle anlaşır; sürekli birilerine bilgi vermek ister.) "Neden bir erkeğin dans etmek istiyor olabileceğini kabul edemiyorsun?" diye başladım. "Neden altında farklı nedenler, gerekçeler arıyorsun? Daha doğrusu, neden gerçeklerin altını sana ezberletilen basmakalıp yanıtlarla doldurmaya uğraşıyorsun? Bunu yapmak bence kendine ait bir vizyon sahibi olmamak, ya da kendininkini gömmüş olmak manasında."
Eve girdiğimizden beri ilk kez olarak tanıdığım Ayça oldu, bana önceki dik bakışları ile baktı ve "Öyle mi düşünüyorsun?" diye sordu.
- Benim ne düşündüğümün fazla önemi yok, sen düşün ve sen karar ver.
- Alışılmadık olduğunu sen de kabul et.
- Kabul ediş ilerlemekte olduğun yoldan farklı bir yere ulaşma manasındadır. Ben zaten en başından beri biliyorum.
İçkisinden o da büyük bir yudum aldı ve "Sen de beni anla" dedi. "Karizmatik, bir yazar ile tanıştım. Bir beyefendi ile… Sen bana "İstanbul beyefendisi olmaya özen gösteriyorum" dediğinde içimden 'Zaten öylesin' demiştim. Ama Matruşka bebek gibisin, şimdi karşımda tangalı bir dansöz var."

Sanırım dansöz sözcüğünü beni aşağılamak için ya da yaptığımı çirkinleştirerek kendine hak verdirmek için kullanmıştı. Onun gibi bir kadının dansözleri "aşağılama mercii" olarak kullanması beni şaşırttı. Şu ataerki nasıl en olmadık kişilerin bile beynine konuşlanıyordu.
- Dansçıyım diye sokakta kolyeler bileziklerle mi gezmem gerek? Neysem oyum. Tradisyonel giyinmeyi seviyorum. Kravatsız ve kol düğmesiz bile çok rahat değilimdir.
- Gezmen gerekmez tabi ki... Ama yine de… Alışılmadıksın.
- Bunu bildiğimi söyledim. Bilmediğim şu: Tanıştığım kadınlara -onları strese sokmamak için- hemen 'ben dansçıyım, ona göre' mi demeliyim?
- Barda söyleyebilirdin.
- Haklısın ama bu durumun bu kadar önemli olabileceğini gerçekten düşünmedim; dans etmek, hatta çıplak dans etmek, dahası çıplak olmak benim için son derece gündelik bir şey.
Sözlerimi duymazdan geldi. Kendi rahatsızlığı üstünde durmaya kararlıydı.
- Görüntünle işin birbirine uymuyor.
Janus konuşmaya, "Bu bir hata değil bebeğim" diye devam etti; "ya da bu benim bir hatam değil. Yanlışlık, insanları belli birkaç kategoriye tıkılmak zorunda bırakan, onların sıradışı yanlarını yaşamalarına imkan vermeyen ataerkinin. Ataerkide 'bunu yaparsan böyle olmalısın' ya da 'şunu yapan budur' şeklinde kalıplar var. Herkes bunlar hapsedilerek zap-ı rapt altına alınıyor. Benim tek farkım bu "kalıplar kıskacı"ndan kaçabilmem. Bunun da gerisinde standart bir eşim ve işimin olmaması bulunuyor. Kimsesiz olduğum için insanları cenderelere sokan ve birbirine benzer kopyalar yaratan şeytanî fabrikadan kaçabildim.

Bu konuşmanın gidişatını beğenmemiş, belki de fazlaca sosyo-kültürel bulmuş olacak ki konuyu daha pratik gerçeklere çekti.
- Neden yapıyorsun bu işi? Para için değil mi?
Rahatça güldüm, "Hayır tatlım" dedim, "bu iş yüzünden fakirim. Başka işte çalışsam bunun üç katı gelirim olur."
- O zaman neden?
- Sevdiğim işi yapmak istiyorum. Açık değil mi bu?
- Aylık filan mı alıyorsun?
- İzleyiciler "tip", yani bahşiş yolluyorlar. Büyük para ise private show'larla geliyor. O şovlar iki kişi arasındadır. Başkası, model izin vermedikçe, izleyemez. O şovlarda izleyici kamerasını da açabilir. Buna c2c (cam-to-cam) denir.
- Sana tip yollanmıyor; öyle mi?
- Az yollanıyor diyeyim.
- Beğenilmiyorsun yani?
- Evet… korkarım ki bu doğru.
- Neden beğenilmiyorsun? Yaşlı olduğun için mi?
Beni hala hedef tahtası olarak görüyor ve kendi kafasınca en zayıf sandığı yerden vurmaya uğraşlıyordu. Oysa bu tutumu aslında ONDA yaşlılık korkusu bulunduğunu ortaya koymaktaydı. İçimden "Senin yaşlı olduğuma aldırmaman gibi başka aldırayanlar da var" demek geldi... ama tartışmak bizlerin sevdiği (hatta rantabl gördüğü) bir iş değildir. Bu yüzden "Bu işte para verenler erkeklerdir" diye konuştum; "oysa izleyicilerimin çoğunluğu kadın… Kadınlar ise para vermezler fazla.
- Çok saçma!
- Saçma değil.
- Kadınların eli erkeklerden çok açıktır.
- Eşlerine açıktır. Kendilerini sadece cinsel olarak uyaran bir erkeğe kadınlar para vermez.
- Bu doğru; biz açılmak için güvenmek, benimsemek isteriz.
- Senin de bu sözün çok saçma.
- Nedenmiş o?
- Erkeklerle eşit olduğunuzu söylüyorsunuz. Erkeklerin yaptığı her şeyi yapabileceğinizi iddia ediyorsunuz. Ama güvenmekten uzak duruyor ve güvenliğe oynuyorsunuz. Ayrca, para, ya da armağan almayı sadece kendi hakkı olarak gören kadın da var.
Gözlerinden kıvılcımlar çıkmaya başladı… ki bu beni sevindirdi. Evime girdiğinden beri üzerindeki çökkün hava berbattı.
- Ben sevgililerime armağan alırım. Hesap da öderim.
Kendimi tutmayıp içten gelen bir kahkaha attım. Çocuk gibiydi. Hemen sinirlenmesi… Sözlerimin içeriğini -büyük olasılıkla korkularının ittirmecesi ile öfke refleksine girmesi ve sağduyusunu iptal etmesi yüzünden- anlamaması… Açıklamaya başladım:
- Ben hediyeden-behiyeden söz etmiyorum. Senin için gösteri yapan adama para vermeyeceğini sen söyledin. "Açılmamız için güvenmemiz gerek" gibi bir şey dedin.
Oysa bence gerçek "özgür kadın", yorgun gecelerinde koltuğuna geçer, moda siteleri veya dizi filmler yerine çıplak bir dansçıyı izlemeyi daha eğlenceli bulur. Porno demiyorum… Erotik görüntüden söz ediyorum. İçinde sanat olan erotizmden. Ve de beğenirse para yollaması gerektiğini bilir. Özgür yaşam onu bu bilince getirmiştir. Zevkleri de tepkileri de reeldir. Armağan almayı kendi hakkı gören, bu yüzden de gerekli parasal bedelleri ödemeyi aklına bile getirmeyen biri değildir artık. Ben senelerdir bu işi yapıyorum ve kadınların böyle bir sorumluluk duymadıklarını yaşayarak gördüm.
Bu sözlerimden sonra biraz sustum… Sözlerimi "hazmetmesini" bekledim ve son vurucu cümlemi söyledim.
- "Babasının cici kızı", ya da "beyinin hanımı" psikolojisini hala bal gibi de taşımaktasınız.
Bu sözlerimi duyunca bir anda kıpkırmızı oldu. Tek kaşını havaya kaldırdı. Yüzüne gülümseme denilmesi zor bir kasılma yayıldı. Sanırım kalkıp gitmeyi düşündü… açıktı ki içinde küçük bir çatışma vardı.

Sonunda kalmaya karar verdi. Aslında gitmek istemiyordu fazla. "Bu konuya girmiycem" dedikten sonra konuyu değiştirme amacı ile sordu:
- Neden erkekler izlemiyor seni?
Tüm içtenliğimle "Ben çok şey bildiğini iddia eden biriyim ve bana inan, bu sorunun yanıtını bulamadım" şeklinde konuştum. "Ne yaparsam yapayım, erkekler beni az izliyor; bazı günler izleyicilerim sadece kadın oluyor. Bir keresinde yayınıma gelen bir adam şaşkınlıkla "Gosh! All women watch this!" demişti.

İlk kez güldü… Onun gülmesinden cesaretlendim, bilgisayara dönüp yayın yaptığım siteyi açtım.
- Gel bak.
Ekranda onlarca çıplak erkek vardı. Açıklamaya başladım.
- Bunlardan birini beğeniyorsun ve resmi tıklıyorsun; odasına giriyorsun. Seç birini…
- Şu adam gladyatör kostümü mü giymiş?
- Evet, o popüler bir model, takma adı "Son of Valhalla".
Resme tıkladım. Adam elinde kılıç, tamamen çıplak olarak bazı hareketler yapmaktaydı.
- Buraya tıklayıp para yolluyor ve Private Show istemiş oluyorsun.
Bir süre izledik. Açıkçası gözlerini alamıyordu desem abartmış olmam. Gülerek: "Bundan daha da güzel erkekler var" dedim, "çoğu vücutçu."
- Senin gibi yaşlılar da var mı?
Yine gülümsedim. Salvolar devam ediyordu.
- Kimsenin yaşını bilmiyorum.
Cevap vermedi. Gözlerini adamdan ayıramıyordu. Ayça hanım hayatın farklı yüzü ile tanışmaktaydı. Sudden encounter of the second kind of life! Otuzlu yaşlarda olan bu model gerçekten çarpıcıydı ve giyimi kadar adaleli bedeni ve beline dek uzun gür saçları ile Viking tanrılarına benzemekteydi. Ona rahatça izlemesi ve ortamı özümlemesi için zaman verdim.

Sonunda "Kimse para vermedi" diye konuştu.
- Erkekler bu işte çok iyi kazanmıyorlar. Benim de asıl kazancım kendi sitemdeki özel şovlarla oluyor.
- Websiten de var yani?
- Evet. Aç telefonunu… Yaz Google'a: pagan-dancer.com (site adresim onda kalsın diye sitemi bilgisayarımda açmamıştım). Telefonu eline aldı, dikkatle adresi yazdı. Gözlerimi ona diktim. Hiçbir mimiğini kaçırmak istemiyordum. Ne hissedeceğini çok merak ediyordum.

Sitem yüklenir yüklenmez çehresine garip bir ifade geldi. Ne olduğunu anlayamadığım bir ifade…

Öfke? Nefret? Stres?

Hiç biri değildi…

Şaşkınlık?

Hayır, bu da değilldi.

Neydi öyleyse?

Bana bir ara kararlılık gibi de geldi. Bir kesinlik sanki… Bir şeye karar vermişlik… Kasılmış bir ifade ile telefonuna bakıyor, bazı kararlar alıyordu sanki. Ancak yüzündeki ifade hayranlık, beğeni değildi. Ruhunda fırtınalar koptuğu, hatta belki de bilincinde istemi dışında bir "yüzleşme" oluştuğu belliydi. Ayça hanım hayatın diğer yüzü ile karşılaşmıştı. Ancak bu farklı hayat ona ne hissettirmişti… bunu yüzündeki karışık ifadeden anlamak tamamen olanaksızdı.

Ani hareketle ayağa kalkarak "Gideyim artık" dedi. Şaşırdığımı belli etmedim, dostça "Tabi ki" diye yanıtladım, "Aracına kadar akompanye edeyim".
- Hiç gerek yok, kendim giderim.
- Saat geç. Üzerinde mikro-mini etek var.
- İlk defa mini giymiyorum.
Bana "Nasıl istersen" demekten başka söz kalmamıştı. Kapıdan çıkarken gülümseyerek "Hoşça kal, geldiğine teşekkür ederim" diye konuştum, ama yanıt yerine elini kaldırıp parmaklarını oynatmakla yetindi.

Asansöre bindi… Ve gitti.


(Gerekli bir açıklama: Yukarıdaki sözlerim stres ortamında yapılan bir konuşmada söylenmiştir. Deneyimlerime dayalı kişisel düşüncem kadınların yaşamda erkeklere oranla daha eli açık ve özverili oldukları yönündedir. Ancak hala da yayınlarımda ödeme yapanların ezici çoğunluğu erkeklerdir. Bu yüzden şovum erkekler hedef alınarak hazırlanmaktadır.)

SONRAKİ BÖLÜM >>


Ana Sayfa    |    Altar Kimdir?    |    Kitapları    |    Yazıları    |    İletişim

Dizayn: Altar-Stil Team - İçerik: Altar Baykal    |    Copyright © 2023 -