ghg
ghg

ÖZGÜR VE ÇAĞDAŞ BİR KADIN… MI?


5 - Ayça'nın İkilemi


<< Önceki Bölüm    |    Sonraki Bölüm >>

Yazı: ALTAR BAYKAL

Daireme girip bir sigara daha yakarak düşünmeye koyuldum. Çağdaş olduğunu savunan Ayça hanımın bencilliğe olmasa da, bağnazlığa takılıp kaldığını düşünmeden edemiyordum. Kendi özgürlükleri için savaş veren modern ve çağdaş kadınların hepsi Ayça gibiyse, hiçbirinin bana arayışları olan özgürlüğü vermeyecekleri ortaya çıkmıştı!

Çağdaşlık bir gelişim, yani evrimse, kapsamında esneklik ve hoşgörü gibi erdemlerin de bulunması gerekirdi. Çağdaş kadın ise bu kavramları es geçerek -sanırım fark etmeden- sadece kendi özgürlüğüne oynuyor gibiydi. Geleneksel modele karşı duruşu olduğunu ortaya koyacak şekilde yaşayıp davransa da, diğerlerine, örneğin seçtiği erkeğe, bu hakkı vermiyor; birlikte olduğu erkek standart, klasik, hatta belki de demode gereklilikleri taşımadığında öfkeleniyordu. Oysa aynı şey ondan beklendiğinde… belki çok daha öfkeleniyordu. Seçtiği erkekten klasik erkeklik modelini beklemeye hakkı vardı… Ama erkekler klasik kadın beklediklerinde onları çağdışılıkla suçluyordu.

Ayça'nın beni "tangalı dansöz" olduğum suçlaması ile beğenmemesi tabidir ki anlaşılabilir. Klasik olan tercih edilebilir. Ancak o zaman ben dahil kimi erkeğin de kadınları klasik kimliklerinde (örneğin yemek yapan, çalışmak istemeyen, edilgen ve uysal davranan, son sözü eşine bırakan modelde) arzulamalarına anlayışlı olması gerekir. Dahası, beni beğenmediği, ya da onun beklentilerine uygun olmadığım için alenen aşağılaması ciddi bir yanlıştır.

Bağımsızlık, bağnazlıkla asla uyuşamaz. Özgür olmak için yola çıkan kimseler, öncelikle farklılıklara -nezaketen değil- yürekten anlayışlı olmalıdırlar. Hatta çıtayı yükselteyim: Anlayış, gerçek özgürler için romantik bir lükstür. Sisteme başkaldıran kadın ya da erkekler, sıradışığı, çizgi dışılığı, üzerinde fazla durmadan (özveri dolu anlayış içine girmek zorunda kalmadan) kabul edebilmelidirler. "Ya doğrularımı benimsersin, ya da manyaksın, kötüsün, iticisin" kalıbı, insan özgürlüğüne ket vurmak için, kimse bağımsız olamasın diye var edilmiş bir hapishanedir.

Bir süre bu düşünceler içinde gezdim dolaştım, sonunda Ayça hanıma Janus kimliğinde (yani flörtöz bir ortam dışında) bazı şeyler anlatmaya karar verdim. Eğer beynine ulaşabilirsem, özgür ve bağımsız olma yolunda katkılarım bulunabilirdi. Artık onu öğrencim -bu lafı hiç sevmem- "siteme gelen ziyaretçim" şeklinde görüyordum. Ziyaretçilerim ise -beni onaylamasalar dahi- daima arkadaşımdırlar. Karar verdim: Onunla yepyeni bir iletişimin tohumlarını atacak ve yeşertmeye çabalayacaktım.

Ertesi gün yeni kimliğimi ona daha net göstermek adına parka lenslerimi değil, gözlüklerimi takarak gittim. Çekincelerini kıracağıma emindim. Beni beğenmemişti… bunun sorun olmadığını gösterecek ve anlatacaktım.

Ama o gelmedi.

Bir daha parka hiç gelmedi.

Onun değimi ile "tangalı dansöz" olmamdan sevdiği bir yere gelmesine engel olacak kadar nefret etmesi beni üzdü. Ben bu denli nefret edilecek bir şey yapmamıştım. Gelebilir, dostça bir selam verebilir, ama araya mesafe koyabilirdi. İzleyicilerime hep anlatmaya çalışırım: Verdiğiniz her tepki, karşı tarafı önemsediğinizi gösterir; çünkü insanlar sadece aldırmadıkları insanlara iyi davranabilirler. Öfke duyma, öfke duyulan kişinin bir şekilde önemsendiğine kanıttır.

Üzüntüm ise çabuk dağıldı. Hayat yeniden bildiğim gibi akmaya devam etti. Yayınlarım her zamanki gibi yaşamımın mihverindeydi. Yeni koreografiler hazırlama, dekorlar planlama, kıyafetler tasarlamaya gömüldüm. Ayça'yı unuttum gitti.

Ancak hayat ne zaman bu "su gibi" diyebileceğim düzende akmıştır ki? Makrokozmosta huzur adlı ayrıcalık kesinlikle uzun sürmeyen bir ödüldür. Aslında böyle olması da iyidir; çünkü kalıcı huzur, önce eylemciliğe son verir… ardından çürütür… sonunda kokuşturur. Pagan cennette Yahudi ve Hıristiyan cenneti gibi kuş sesleri ile dolu ve cinsiyetsiz meleklerin uçtuğu sakin bir bahçe yoktur. Bizim cennet Müslüman Cennetine benzer. Müslümanlık Cennet tanımını çok güzel yapmıştır. Mesaj; Cennet'te, yani gerçekten pozitif enerj taşıyanların çekileceği evrende, seks yaparken, aşık olurken, huzur duyarken, eğlenirken, dans ederken, spor yaparken, heyecanla dolarken hissedilen duyguların hepsinin, hem de İÇ İÇE (BÖLÜNMEMİŞ HALDE) var olduğudur. Ladon'un bahçesindeki insanlar şahane meleklerle sevişirler, içki içerler, keyif ederler.

Ama oraya ulaşabilmek adına alınacak çok ders, geçilecek çok sınav, ilerlenecek çok sınıf vardır.

Benim bahtıma ise ders olarak bu kez yayınlarımdan birinde Big Black Mexican adlı bir erkekten Private Show ödemesi almak layık görüldü.

SONRAKİ BÖLÜM >>


Ana Sayfa    |    Altar Kimdir?    |    Kitapları    |    Yazıları    |    İletişim

Dizayn: Altar-Stil Team - İçerik: Altar Baykal    |    Copyright © 2023 -