ghg

KÜÇÜK ESİN

(Altar Baykal'ın gerçek yaşamından alınmıştır)

LÜTFEN AŞAĞIDAKİ GİRİŞ BÖLÜMÜNÜ DİKKATLE ve ATLAMADAN OKUYUN

Yazı: ALTAR BAYKAL

Bu hikayeyi yayınlayıp yayınlamamak hakkında uzun süre karar veremedim; içeriğin bazı yanlış davranışlar için özendirici olabileceğinden kuşkulandım. Sonra kimi bilgiler vererek yayınlamamın olumsuz değil, olumlu sonuçlar var edeceğine inandım. Zaten hikayenin içeriğinde de -bence- değerli mesajlar bulunmakta.

Hikayede çok uzun yıllar önce yaşadığım bir olay var. Olay çok genç bir kızın bana ilgisi hakkında. Yaşanmışlıklarda olumsuz, ya da kabul edilemez hiçbir şey yok; en azından"Benim bir yanlışım yok". Ancak yine de bazı açıklamalar yapmak istiyorum.

Anaerkil paganizme göre çocukların yoğun bir seks güdüsü vardır. Ailelerin kendi anlayış ve sınırları çerçevesinde onların bu yanlarını yaşamalarına imkan ve ortam sağlamaları gerektiğine inanılır. Bu doğal yapıyı batılı kültür kaynaklı emirler adına engellemek, ilerde acılara, hatta ruhsal sorunlara neden olabilir.

Bazı ülkelerde ise batıdan farklı gelenekler, cinsel ahlak normları bulunur. Örneğin Latin kültürlerinde quinceanera adlı bir tören vardır. Bu tören, bir genç kızın 15 yaşına girmesi adına yapılan balo ya da parti benzeri bir olaydır ve manası bir kızın kadınlığa geçişinin kutlanmasıdır.

Ancak bu durum ergenlerin erişkinlerle ilişki kurmalarının doğru bir şey olduğunu göstermez.

Yıllarca cinsellik deneyimi olan, ataerki nedeni ile -ister pagan olsun, ister Hıristiyan- beyni kaçınılmaz olarak ketlenmiş/biçimlenmiş bir kişi bilincinin her ne kadar iyi niyetli olsa da, bir ergenin beyin yapısı ve beklentileri ile senkronize olmasına olanak yoktur.

Çok üzülerek burada sözlerimin asıl öznesinin bazı hemcinslerim olduğunu vurgulamam gerekir.

Pek çoğu (ben dahil) yaşıtları kadınlara bile beklentilerinin yarısını vermeyen erkeklerin, deneyimsiz bir bilinçte yaratacağı hasar gerçekten ürkütücüdür. Erişkin her ne kadar kendince doğru davrandığını düşünse de, İÖ 1000 yılından sonra doğduğu için, idealize ettiği tavırları ergenin beklenti ve ihtiyaçlarını karşılamamaktan öte, onda -ilerde acısını derin biçimde çekeceği- hatalı beyin alanları var edecek, yıpratıcı sonuçlara neden olacaktır. (Kendimizi aldatmayalım: Beynimizde ataerkil yapı bulunmasa, makrokozmosun Dünya adlı planetinde bedenlenemezdik. Şarkının dediği gibi, "Masum değiliz hiç birimiz". Hz. İsa'nın "“İçinizde kim günahsızsa, ilk taşı o atsın!" (Yuhanna 8:7) sözleri de çok anlamlıdır.)

Erkek adlı cins en özgün hali ile yük taşıyacak, zorluklara göğüs gerecek güçte olduğu için koruyup kollayacak olan taraftır. Bu doğal görevi kendi arzu ve zevklerine ters yönlü olsa bile taşımakla "adam" olur. Erkekler zorluklara dirençle güçlenirler. Sorumsuz, egoist, çıkarcı, sadece kendi zevkine odaklı kimlik taşıyan erkekler ise -kaç yaşında olurlarsa olsunlar- bir oğlan çocuğu enerjisi taşımaktan ileriye gidememişlerdir.

Kulağa garip, hatta inanılması zor gelse de, erkek cinsinin özgün hali sakin ve vericidir; erkek özverili yandır cinsler arasında. Bir ölçüde dağınık (bu sözlerim küçümseme içermez), bizlere göre karmaşık ve kırılgan olan, korunup gözetildiklerinde daha bir rahatlayan cins kadınlardır (lütfen koruyup-gözetmekle, "baskı altında tutma, 'güvenlik sağlama' bahanesi ile yönetmek isteme" adlı girişimlerin farkının bilincinde olalım). Ataerki ise her şeyi tersine çevirir. Bizlerin kanında var olan ve aktivite veren hormonların etkisini parmağına dolar ve bu enerjimizi "savaşçılık ve kahramanlık" yaldızı ile saldırganlığa, benmerkezciliğe, bencilliğe yöneltir. Dünya adlı planette olumsuzlukların ezici çoğunluğunun bizler tarafından başlatılma nedeni budur. Bu düzeneği sollayacak güçteki hemcinslerim ise Baba Tanrıdan enerji almaya ve gerçek bir erkek olmaya başlarlar. Söz edilen konum, Cennet'in kapılarının bu bilinç ile açılmaya başlaması anlamındadır.

(Baba Tanrı dedim, tabidir ki yaratıcının dişisi erkeği olamaz. Dişi ve erkek, bölünmüş evrenimizin Dünya adlı planetine özgür kavramlardır. Ancak antik çağın insanları onun benzersiz iyilik ve vericliğini kimi zaman bir anneye (örneğin Kibele), kimi zaman bir babaya (örneğin Şiva) benzetmişlerdir. Bizler de pagan olduğumuz için ağız alışkanlığı ile bu sözleri kullanmaktayız. Belki bir tanrı da yoktur; ancak giderek bilim adamları tarafından ortaya çıkarıldığı ve inanıldığı gibi, kuantum dünyasının derinlerinde herşeyin pozitif olduğu bir katman vardır. Ve bu katman makrokozmosa ulaşarak, kuantum çöküşüne, yani gerçekliğin meydana gelmesine, objective reduction ile müdahil olmaktadır.)

Farklı bir konuya geleyim: Bir genç kızın, özellikle de çocuğun ruhu henüz "saf" olarak da nitelenebilecek ölçüde deneyimsizdir. Bu durum anaerkide "üst düzey pozitivite" olarak yorumlanır.

Pozitiviteye verilen hasar, pozitivitenin genliği ölçüsünde ivme ile geri yansır. Söz konusu yapı Tanrının (ya da inanca göre doğanın) tepkisidir. "Kul yaşattığını yaşamadan ölmez" ya da "İntikam isteyen kişi iki mezar kazsın" benzeri deyişler anlattığım mekanizmanın insanlarca sezilmekten öte, reelde izlenmesi ve yaşanması sonucu var edilmiş özlü sözlerdir. Makro zorlukları ile darbe alarak henüz biçimlenmiş bir pozitiviteye verilen hasar ise misli ile geri dönecek, yaşamın en umulmayan alanlarında ciddi kayıplara neden olacaktır. Geri yansıma (negaitivite), bulduğu en zayıf alana nüfuz eder. Bu yüzden alınan ve çokluk kahpe felek, kötü kader, zalim tanrı/şeytan benzeri afaki kavramlara yüklenen darbelerin geliş nedenleri ne yazık ki genelde çözülemez.

Bir saf bilinci ataerkide, cinsellik gibi erişkinler için bile yanlış kullanım ile hasar yaratıcı sonuçlar var eden kavram ile zedelemek ve zamansız köhnetmek, kişiye altından kalmayacağı acılar yaşatacaktır.

Çocuklar ve hayvanlar yaratıcının (ya da inanca göre evrenin) özel koruması altındadırlar. İlk çağlarda yaratıcının Ana Tanrıça olarak algılanması ile var olan Kibele'nin bir adı "Hayvanların Ecesi", Baba Tanrı olarak algılanması ile var olan Şiva'nın bir adı ise Pasupati, yani "Hayvanların Lordu"dur. Onlara zarar ve acı verene; Tanrı (ya da inanca göre ya da evren) koruyuculuğunu sergileyemez; çünkü o hatalı bilinç/ruh, Tanrı (ya da evrenin) ulaşamayacağı olumsuzlukta bir katmanadır.

Lütfen anlatacağım eski yaşanmışlığı bu bilgiler gözlüğü ile okuyun.

1. Bölüm: OKUMAYA BAŞLAYIN >>


Ana Sayfa    |    Altar Kimdir?    |    Kitapları    |    Yazıları    |    İletişim

Dizayn: Altar-Stil Team - İçerik: Altar Baykal    |    Copyright © 2023 -